AİHM’nce AİHS veya Ek Protokollerden Birisinin İhlal Edildiği’nin Tesbit Edilmesi
CMUK m.327/6, HUMK m.445 ve İYUK m.53’de öngörülen AİHS’nin ihlali nedenine dayanarak yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabilmek için, öncelikle, AİHM tarafından Sözleşme veya Ek Protokol hükümlerinden en az birisinin ihlal edildiğine karar verilmiş olması gerekir. Yeni düzenleme, AİHM tarafından ihlal kararı verilmesi koşulunu aradığı için, şayet AİHM’ne yapılan başvuru, önkoşul eksikliği nedeniyle esasa girilmeden veya dostane çözüm veya başvurunun kayıttan düşürülmesi yoluyla sonuçlanmış ise, bu durumda yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi mümkün olmayacaktır. İhlal tesbiti, AİHS’nin bir veya birden fazla maddesine ilişkin olabileceği gibi, Sözleşmeye ek protokollere ilişkin de olabilir.
1. İhlalin Kesinleşmiş Bir Ceza, Hukuk veya İdare Mahkemesi Kararından İleri Gelmesi
AİHS’ne yönelik ihlal, ulusal mahkeme tarafından verilen kesinleşmiş bir karardan ileri gelmelidir. Sözkonusu kararın bir adliye mahkemesince veya Devlet Güvenlik Mahkemesince verilmiş olması bakımından herhangi bir farklılık yoktur. Buna karşılık AsMKYUHK m.228‘de yargılamanın yenilenmesi nedenleri ayrıca düzenlendiği ve bu nedenle CMUK m. 327 askeri yargıda uygulanamayacağı için, askeri mahkemeler tarafından verilen kararların AİHS’ne yönelik ihlal oluşturması durumunda yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez. AİHM nezdinde Türkiye aleyhine yapılan başvurular açısından önemli bir yer oluşturan siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı da yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi mümkün gözükmemektedir.
Nihayet 4928 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemeden önce yargılamanın yenilenmesi yönetsel yargı yerleri tarafından verilen kararları da kapsamamak- taydı. Her ne kadar AİHS m.6’da “medeni ve cezai uyuşmazlıktan” söz edilmesi nedeniyle, yönetsel uyuşmazlıkların AİHS m.6 kapsamına girmediği ve bu nedenle “yönetsel uyuşmazlıklar” açısından yargılamanın yenilenmesine yer verilmesinin pratik açıdan bir önem taşımayacağı düşünülebilir ise de; özellikle AİHM’nin, AİHS m.6’daki “cezai uyuşmazlık” kavramını, bazı yönetsel uyuş- mazlıkları da içerecek biçimde geniş yorumladığı gözönünde bulundurulacak olursa, bu konuda da yargılamanın yenilenmesi kurumuna duyulan gereksinim açıktı. Kaldı ki, yönetsel yargı yerlerince verilmiş olan kararlar, AİHS m.6’yı ihlal etmiş olmamakla birlikte, Sözleşme’nin başka bir maddesinin ihlalini gündeme getirebilirdi. Örneğin, disiplin soruşturması sonucunda verilen karara karşı idare mahkemesine başvurulduğu, ancak başvurunun reddedilmiş olduğu varsayımında; idare mahkemesince verilen kararın AİHM tarafından, AİHS m.10’un ihlalini oluşturduğu tespit edilmiş olsa bile; sözkonusu kişi, idare mahkemesinden yargılamanın yenilenmesini talep edemeyecekti. İşte ortaya koyduğumuz bu sakıncalar nedeniyle olsa gerek, 4928 sayılı yasayla İYUK’ta yapılan değişiklikle yönetsel yargı yerlerince verilen ve AİHS veya Ek Protokollerin ihlalini oluşturan kesinleşmiş kararlara karşı da yargılamanın yenilenmesine olanak sağlanmıştır.
Öte yandan AİHS’nin ihlalini oluşturan karar “kesinleşmiş” olmalıdır. Bundan anlaşılması gereken ise, iç hukuka göre karara karşı gidilebilecek “olağan” bir denetim muhakemesi yolunun kalmamış olmasıdır. Zaten bu koşul, işin niteliğinden ileri gelmektedir. Çünkü karara karşı hala iç hukuka göre gidilebilecek olağan denetim muhakemesi yolları varsa, bu takdirde “iç başvuru yolları” tüketilmiş olmayacağından, AİHM’ce ön koşul eksikliğinden dolayı yapılan başvurunun reddine karar verileceği için Sözleşmeye veya ek Protokollere yönelik bir ihlal gündeme gelmeyecektir.
2. İhlalin Başka Türlü Ortadan Kaldırılamaması
Sözleşme’ye veya ek protokollere yönelik ihlalin iç hukukta mevcut başka olanaklar çerçevesinde ortadan kaldırılamıyor olması gerekir. Bu nedenle örneğin diğer olağanüstü denetim muhakemesi yolları olan karar düzeltme ve olağanüstü itiraz yoluna başvurmak suretiyle ihlali ortadan kaldırma olanağı varsa, CMUK m.327/6, HUMK m.445/I, 11 ve İYUK m.53/I, ı’daki düzenleme uygulama alanı bulamayacaktır. Bunun gibi, sonradan yürürlüğe giren maddi ceza hukukuna ilişkin kural, başvurucunun durumunda lehe bir değişiklik meydana getirmişse, başvurucu bundan başkaca bir işleme gerek olmaksızın “kendiliğinden” yararlanacağı için (TCK m.2/2), bu durumda da yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemeyecektir.
3. İhlalin Tamir Edilebilir Olması
Sözleşme’ye veya ek protokollere yönelik ihlalin yargılamanın yenilenmesi sonucu ortadan kaldırılabiliyor olması gerekir. Her ne kadar, yasada bu açıdan bir sınırlama yapılmamış ise de, eğer mahkeme, yine ihlale yol açan yasayı uygulamak zorunda ise; yargılamanın yenilenmesi sonucunda verilecek karar, ihlale neden olan önceki karardan farklı olmayacaktır. Öte yandan, gözaltı süresinin uzunluğu (AİHS m.5), yargılama süresinin uzunluğu (AİHS m.6/1) veya masumluk karinesi gibi (AİHS m.6) nedenlere dayanarak “tamir edilebilir olmayan” bir ihlal tespit edilmiş ise; artık iç hukuka göre ihlalin ortadan kaldırılması mümkün olmadığı için yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemez. Ayrıca, mahkumiyete dayanak oluşturan yasanın sonradan yürürlükten kaldırılması, Sözleşme’ye uygun biçimde yeniden düzenlenmesi veya Anayasa Mahkemesi’nce anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesi durumlarında; başvurucu, TCK m.2/2 uyarınca, başkaca bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden ortaya çıkan lehe durumdan yararlanabileceği için de, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesine gerek yoktur.
Öte yandan yargılamanın yenilenmesi, başvurucuya AİHS m.41 uyarınca tazminat ödenmemiş olması koşuluna bağlı değildir. Bu nedenle başvurucuya tazminat ödenmiş olsa bile, bu, yargılamanın yenilenmesine engel oluşturmaz. Nitekim 4771 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme, yargılamanın yenilenmesini, “ihlalin niteliği ve ağırlığı bakımından Sözleşmenin 41 inci maddesine göre hükmedilmiş olan tazminatla giderilemeyecek sonuçlar doğurması” koşuluna bağlı tuttuğu halde, yeni düzenlemede böyle bir koşula yer verilmemesi, yerinde olmuştur.
4. Lehine İhlal Tesbiti Yapılan Kişi Tarafından Yargılamanın Yenilenmesinin Talep Edilmiş Olması
Yargılamanın yenilenmesi, ancak AİHM önünde yapılan yargılama sonu- cunda lehine ihlal tespiti yapılmış olan başvurucu açısından sözkonusu olur. Başka bir anlatımla, aynı nedenle mahkum edilmiş olsa bile, AİHM’ne başvurmamış olan kişiler yargılamanın yenilenmesi yoluna gidemezler. Bu nedenle, özellikle güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanması nedeniyle mey- dana gelen ölüm olayları hakkında iç hukukta etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle AİHS m.2 ve 13‘ün ve göz altında işkence ve kötü muamele olayları hakkında etkili soruşturma yapılmaması nedeniyle de m.3 ve 13’ün ihlal edildiğine ilişkin AİHM kararları üzerine yargılamanın yenilenmesi yoluyla bu tür olayların faillerinin yeniden yargılanarak hakkında verilmiş olan beraat kararlarının ortadan kaldırılması mümkün gözükmemektedir.
5. Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Süresi İçinde İleri Sürülmesi
Nihayet, yargılamanın yenilenmesi, AİHM kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir (CMUK m.327/6; HUMK m.445/I, 11; İYUK m.53/I, ı). 4793 ve 4928 sayılı yasaların yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmiş bulunan AİHM kararları açısından ise, yargılamanın yenilenmesi yoluna yasanın yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde başvurulabilir (4793 sayılı Yasa geçici m.1; 4928 sayılı Yasa m.6). Yani 04.02.2003 tarihinden önce kesinlik kazanmış olan ceza ve hukuk mahkemesi kararlarının Sözleşmenin veya ek Protokollerin ihlalini oluşturduğunu tesbit eden AİHM kararları için 04.02.2004 tarihine kadar; 19.07.2003 tarihinden önce kesinlik kazanmış olan yönetsel yargı yerleri tarafından verilen kararların Sözleşmenin veya ek Protokollerin ihlalini oluşturduğunu tesbit eden AİHM kararları için 19.07.2004 tarihine kadar yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulmalıdır. Burada AİHM kararlarının ne zaman kesinleşeceği konusu önem kazanır. Bir AİHM kararının kesinlik kazanması, kararın daireler veya Büyük Daire tarafından verilmesi durumuna göre değişiklik arzeder. AİHS’nin 42. maddesinin, 44/2. maddeye yaptığı yollama uyarınca, daire kararları, tarafların davanın Büyük Daireye gönderilmesini istemediklerini beyan etmeleri veya kararın verilmesinden sonraki üç ay içerisinde davanın Büyük Daireye gönderilmesinin istenmemesi veya 43. madde çerçevesinde yapılan Büyük Daireye götürme isteminin Büyük Daire bünyesinde kurulan Alt-Kurul tarafından reddedilmesi halinde kesinleşir. Büyük Daire kararları ise verildikleri anda kesinleşirler (AİHS m.44/1). Bu durumda, yargılanmanın yenilenmesi başvurusunda bulunabilmek için sözkonu- su bir yıllık süre; daire kararının taraflarca Büyük Daireye götürülmeyeceğinin beyan edilmesi tarihinden; böyle bir beyan yapılmamış ise, kararın verildiği tarihten sonraki üç ayın dolduğu tarihten; taraflardan biri tarafından yapılan istemin Alt-Kurul tarafından reddedilmesi tarihinden veya nihayet istisnai durumlar neticesinde daire kararı Büyük Dairede görülmüşse, Büyük Daire kararının verildiği tarihten itibaren başlayacaktır.
Avukat Sümeyra Esener
https://maps.app.goo.gl/MYD8VRfk7EsyFaXT9
https://www.altincaghukuk.com/index.html